7 Temmuz 2022 Perşembe

Oje kaç kat sürülür? Base coat ve top coat ne işe yarar?

Herkese merhabalar,


Ojelerinizi kaç kat sürüyorsunuz? Aklınızda “Tek katta kapatmayan oje kötü oje midir?”, “Çok kat sürünce oje neden daha çabuk bozulur?” gibi sorular varsa bu yazım sizin için. Bugün oje sürerkenki rutinimden bahsetmek istedim. İşinize yarayacak minik ipuçları bulabilmenizi umuyorum. 


Ben genelde ojelerimi sürmeden önce mutlaka bir base coat kullanıyorum. Bu tırnak koruyucu ya da sertleştirici özelliği de olan bir base oluyor genelde. Kalyon Tırnak Serleştirici en sık kullandığım. Golden Rose Black Diamond da epey öneriliyor. Base coat neden önemli derseniz, bence tırnağı ojenin zararlı etkilerinden bir nebze de olsa koruyor ve ojeyi çıkarmak daha kolay oluyor. Tırnakta leke kalma olasılığını da ortadan kaldırmış oluyorsunuz. 


Sonrasında ojemi uygularken genelde iki ince kat sürüyorum. Tek katta yeterince tatmin edici bir görüntü yakalamak çok çok az sayıda oje ile mümkün bence. Ama kimi zaman, kimi ojelerin güzelliğini ortaya çıkarabilmek için üçüncü kata ihtiyaç duyabilirsiniz. Bu yazımda fotoğraflarını paylaştığım bu güzellikte olduğu gibi. 



Üç kat olması ojenin kötü olduğu anlamına gelmez. Kimi zaman transparan bir görüntü de isteyebiliyoruz çünkü. Ya da farklı bir rengin üstüne uygulamayı tercih edebiliyoruz. 



Ojeyi kat kat uygularken bence dikkat edilmesi gereken en önemli husus ince katlar uygulamak ve katlar arası ojenin kuruması için zaman tanımak. Bir kat kurumadan üstüne yeni bir kat uyguladığınızda kuruma zamanı çok daha uzun olacak ve muhtemelen en ufak darbede ojeniz bozulacaktır. 



Ojenin markası ne olursa olsun dayanıklılığını arttırmak için mutlaka bir de top coat sürüyorum ben. Hızlı kuruyanları (quick dry) tercih ediyorum. Gratis’de satılan NK marka son zamanlarda tercih ettiğim top coat. Ama farklı markalar da deneyebilirsiniz. Golden Rose iyi diye biliyorum. Poshe vardı bende eskiden. O da çok iyiydi. Hızlı kuruyan kaliteli bir topcoat ile yastık izlerinden de kurtulursunuz. 



Ondan sonra güzel tırnaklarınızın tadını çıkarın. 


Sevgiler,

E. 

4 Temmuz 2022 Pazartesi

Türk İşi Suşi: Kolay suşi tarifi

Herkese merhabalar,


Yıllaaar yıllar önce 1 yıla yakın süre Japonya’da yaşadığımdan bahsetmiş miydim hiç? Ya Japon yemeklerine bayıldığımdan? Türkiye’de iyi restoranlarda ne yazık ki çok pahalıya patlıyor Japon yemekleri. Nadiren de olsa kendinize bir hediye vermek isterseniz 4. Levent İş Kuleleri’nin giriş katında bulunan Itsumi ve Akatlar’daki Miyabi bence çok güzel suşi yapan iki restoran. “O kadar masrafa gerek yok ama yine de suşi yemek istiyorum” diyenlerdenseniz gelin size Türkiye’de nispeten kısıtlı imkanlarla nasıl Türk işi suşi yapabileceğinizi göstereyim. 


Türk İşi Suşi: Kolay suşi tarifi

Ben oğlum da çok sevdiği için sık sık yapıyorum. Yapıp sınıfta öğrencilerime sunduğumda, onlar da beğeniyorlar. Bu arada Türk işi dememin sebebi pişmiş balık kullanıyor olmam. Oğlum küçük olduğu için ve çiğ balığa Türkiye’de güvenemediğim için pişmiş somon ya da nadiren konserve ton balığı kullanarak yapıyorum. (Yoksa çiğ balığın lezzetine şahsen bayılıyorum.) Aşağıdaki tarifimi tek ölçek (1 su bardağı gibi düşünebilirsiniz.) olarak vereceğim. İlk yapışınızda tek ölçek denemeniz iyi olabilir. Ben genelde büyük kupayla iki ölçek yapıyorum. Diğer malzemeleri aynı oranda değiştiriyorum. 


Türk İşi Suşi: Kolay suşi tarifi

Malzemeler:

1 ölçek pirinç

1 + 1/4 ölçek soğuk su


2-3 yemek kaşığı sirke

1 çay kaşığı tuz

1 tatlı kaşığı şeker


Yaprak yosun


Somon

Salatalık

Havuç

Avokado

Ton balığı 

Füme balıklar

Karides
Yengeç surimi


Pirinç olarak ben evde ne varsa onu kullanıyorum açıkçası. Genelde baldo oluyor. Japon pirinci ile daha güzel oluyor tabi ama bence şart değil. Yaprak yosunu 50’li “Kaitayuya Sushi Nori” alıyorum. Çok uzun süre gidiyor. Ama alırken tarihine dikkat edin de en az 1 yıl olsun. Çok tüketeceğinizden emin değilseniz ilk etapta 10’lu alıp deneyebilirsiniz. Sirke olarak ideali pirinç sirkesi. Ama evdeki elma ve üzüm sirkeleri ile de yaptım. Çok da fark edilmiyor ahali tarafından. Şeker yerine de hurma suyu kullanıyorum. Dilediğiniz tatlandırıcıyı kullanabilirsiniz bence. İçi için ilk 4 malzeme benim en sık kullandıklarım. Somonu fırında 25dk kadar pişirip hazırlıyorum. 


Türk İşi Suşi: Kolay suşi tarifi


Suşimizi yapmak için önce Japon pilavı yapıyoruz. Bunun için pirinci kırmadan bol suda beyaz suyu akana kadar iyice yıkıyoruz. Sonra tencereye soğuk su ile alıp kapağını kapıyoruz. Kaynayana kadar hızlı, kaynadıktan sonra en kısık ateşte 20dk pişiriyoruz. Benim tecrübem hep 20dk’da piştiği yönünde. Siz isterseniz 15. dakikada hızlıca bir kontrol edin. Suyu bitene kadar pişmesi gerek. Suyu bitince kapağını açmadan en az 20dk demlendiriyoruz. Tüm bu süreçte kapağını mümkün olduğunca açmamaya çalışın ki buharı kaçmasın. Bu önemli. 


Türk İşi Suşi: Kolay suşi tarifi


Pilav dinlenirken sirke, tuz ve şeker karışımını cezvede kaynatmadan, sadece hepsi eriyip homojen olana kadar karıştırıyoruz. Yine pilavımız demlenene kadar kullanacağımız iç malzemeleri hazırlıyoruz. Avokado kullanacaksanız en son dilimleyin ki kararmasın. 


Türk İşi Suşi: Kolay suşi tarifi

Pilavımız dinlenip hafif soğuyunca geniş bir kaba alıp (ben genelde büyük yuvarlak borcam kullanıyorum) üstüne sirkeli karışımımızı döküp ezmeden tahta kaşıkla karıştırıyoruz. Sonrası sırayla nori (yani yaprak yosun), pilav, iç malzeme, sarma ve kesme. Sarma işini düzgün olsun diye bambu servis altları ile de yapabilirsiniz ama benim evimde hiçbir zaman olmadı onlardan ve gerek de duymadım. Elimle sıkıca sarmam yetiyor. Sararken uç kısmını hafifçe parmağınızı ıslatıp nemlendirirseniz daha iyi yapışır. Dilimlerken de en önemli husus keskin bir bıçak kullanmak ve bıçağı sık sık ıslatmak. Ben bir bardağa su koyup bıçağı onun içine sokup çıkarıyorum. Dilimlerken iki baştaki dilim güzel görünmüyor. Onlar usta payı ;) atın ağzınıza gitsin 😋


Türk İşi Suşi: Kolay suşi tarifi

Türk İşi Suşi: Kolay suşi tarifi

Türk İşi Suşi: Kolay suşi tarifi

Türk İşi Suşi: Kolay suşi tarifi

Türk İşi Suşi: Kolay suşi tarifi

Unutmayın, bu bir mükemmel suşi tarifi değil, lezzetli ve nori dışında evinizdeki malzemelerle yapabileceğiniz kolay bir suşi tarifi. Umarım dener ve beğenirsiniz. Güzel yorumlarınızı bekliyorum. 


Sevgilerimle,

E. 

30 Haziran 2022 Perşembe

En Kolay Nail Art: Çatlayan Oje - (Rival de Loop Young - Cracking Nails #2 Eldorado)



Herkese merhaba,

Blogum bir nail art blogu olarak hayat bulup sonradan değişen şartlar neticesinde daha çok benim canımın istediği hemen her şeyi paylaşabileceğim bir bloga dönüştü. Yazmak bana iyi geliyor. Hele yorum da gelirse tadından yenmiyor. Gelmezse de “canlar sağolsun” deyip devam ediyorum. Düzenli yazamasam da yazmak istediğimde yazabileceğim bir platformumun olması beni mutlu ediyor. Takipte kalır ve arada yorumlarınızı benden esirgemezseniz mutlu olurum. 


Gebelik, emzirme, sonra ikinci bebek vs derken uzun zamandır bırakın nail art yapmayı, oje bile sürmemiştim zavallı tırnaklarıma. Sonunda sürdüğümde de nail art için vaktim olmasa da bir hareketlilik katmak istedim. Bunun için, yıllar önce aldığım ve hiç sürme fırsatı bulamadığım çatlayan ojemi denedim. Ve sonucu sizlerle paylaşmak istedim. 



Taban rengi olarak Flormar klasik seriden muhteşem bir mavi kullandım. (Aslında onun da fotoğrafını çektim ama bu kısa ve bakımsız kalmış tırnaklarımla paylaşıp harcamak istemedim. O ojeyi daha sonra mutlaka paylaşacağım.) Ve hatta sade haliyle birkaç gün kullandım. Uçlardan yıpranmaya başladığında da çatlayan ojemi sürdüm. 



Ojeyi uygulamak çok kolay. Hızlı bir şekilde, tek kat olarak sürüyorsunuz. O kururken çatlayıp hem uçlardan yıpranmış ojelerinizin  ömrünü uzatıyor hem de tırnaklarınıza zahmetsiz ve farklı bir hava katıyor. Kuruduktan sonra da bir topcoat, tamam 👌🏻 



Ben ojemi Rossmann’dan almıştım ama sanırım artık satışta değil ya da stoklarında yok. Çatlayan oje olarak google’da aratıp farklı markaların ürünlerine ulaşabilirsiniz diye düşünüyorum. Denemeye değer bence. 


Daha çok oje, daha çok nail art paylaşabilmek ümidiyle 🤞🏻 


Sevgilerimle,

Alice

27 Haziran 2022 Pazartesi

Bebekle / Çocukla Uçak Yolculuğu

Herkese merhabalar,


Yeni evlilere ya da bebek bekleyen annelere “Şimdi gez gezebildiğin kadar, çocuk olunca biraz zor gezersin.” dendiğine çok tanık oldum. 5 yıldan fazladır anneyim ve bunu diyen kişilerin denemekten korkan kişiler olduğunu düşünüyorum. Tamam anneliğimin ilk ayında bırakın evden çıkmayı, yatak odasından salona gidememiş olabilirim. (Emzirme işini oturtana kadar bir süre zor zamanlar geçirdim.) Ama sonrasında ilki 5 aylıkken olmak üzere oğlum Barış ile sayısını bilmediğim kadar çok defa uçak yolculuğu yaptım. Minik yavrum Göksu pandeminin ortasına doğduğu için onunla ne yazık ki uçakla henüz hiç yolculuk yapamadık.  En son 2 yıl önce, pandemi Türkiye’ye gelmeden ve ülkelerarası sınırlar keapanmadan tam 1 ay önce Londra seyahatimizden dönmüşüz. Artık yolculuğa o kadar çok özlem duyuyorum ki kelimeler kifayetsiz. Bu sebeple, o günden birkaç da fotoğraf paylaşarak sizlere kendi oğlumla yaptığım uçak yolculuklarındaki tecrübelerime dayanarak birkaç öneride bulunmak istiyorum. 


Bebekle / Çocukla Uçak Yolculuğu



1.Bilgilendirin. İnsanlar bilmedikleri şeylerden korkarlar. Buna bebek ve çocuklar da dahil. Bebeğiniz kaç aylık ya da kaç yaşında olursa olsun ona mutlaka yaşına uygun derecede bilgi verin. 5 aylıkken ilk kez uçağa bindiğimizde oğluma “Biraz sonra uçak vuuu yapacak ve bööyle uçacak” diye komikleştirerek anlatmıştım ki korkmasın. İleriki yaşlar için daha detaylı ve sürece dair bilgiler verebilirsiniz önceden. Bunun için harika kitaplar var. Barış Tübitak Yayınları’nın Uçakta kitabını ve İş Bankası Kültür Yayınları’nın Havalimanında Bir Gün kitabını çok seviyor.  Bunlar dışında piyasada çok çeşitli kitaplar da var. İnceleyerek beğendiğinizi alabilirsiniz. 


Bebekle / Çocukla Uçak Yolculuğu



2.Besleyin. Emzirin ya da daha büyük çocuklar için yanınızda mutlaka yiyecek birşeyler bulundurun. İniş ve kalkışlarda mutlaka emmesini ya da getirdiğiniz yiyecekleri yemelerini sağlayın. Bu çene hareketi kulaklarına gelecek basıncı azaltacaktır. Böylece çocuğunuz daha az acı çekecek ve daha az ağlayacaktır. Daha rahat emzirebilmek için önceden checkin yapıp cam kenarı almaya dikkat ederseniz bir emzirme örtüsü ya da büyükçe bir şalla çok rahat emzirebilirsiniz. Özellikle emzirince uyuyan bir bebeğiniz varsa ve uçuş saatlerini onun uyku saatine denk getirirseniz yol boyunca mışıl mışıl uyuyabilir minik yolcunuz. 


Bebekle / Çocukla Uçak Yolculuğu



3.Eğlenceli hale getirin. Bebekler için olmasa da oynayabilecek yaşa gelince uçak içinde çocuğunuzu eğlendireceğini düşündüğünüz şeyler alın yanınıza. Bunlar küçük arabalar, oyuncak bebekler, minik karakterler, boyama ve okuma kitapları vb olabilir. Hatta çocuğunuzun ilk kez uçakta göreceği minik hediyeler alıp sürpriz de yapabilirsiniz. Uçak yolculukları sıkıcı olmak zorunda değil. 


Bebekle / Çocukla Uçak Yolculuğu



4.Endişelenmeyin. Çocuğunuz sizin endişenizi hisseder. Siz ne kadar pozitif olursanız o da uçmayı o kadar sevecektir. Ama bazen ne yaparsanız yapın uçuşta ağlar o çocuk. Belki içerideki koku onu rahatsız etmiştir, belki burnu  tıkalıdır, belki biryeri ağrıyordur, belki beklediğinden uzun bir yolculuk olmuştur ve gerçekten çok sıkılmıştır. Unutmayın, çocuk bu. Ağlaması çok normal. Onu mümkün olduğunca sakinleştirmeye çalışın ve diğer yolcuların ne düşündüğünü umursamayın. Bunu söylerken tabi ki kaba olun demek istemiyorum. Söylemek istediğim şey şu ki bir iki saat sonra sizi tanımayacak ve hatırlamayacak başkaları yüksek sese kızacak diye değil, çocuğunuz için endişelendiğiniz için onu sakinleştirmeye çalışın. Öyle anlarda emzirmek benim işimi hep en kolaylaştıran şey oldu. 


Demem o ki gezmek, seyahat etmek güzel şey. Çocuğunuz olduğu için kesinlikle eve kapanmak zorunda değilsiniz. Biz her seyahatimizde Barış’ın normalde öğreneceğinden çok daha fazla şey öğrendiğine ve tecrübe edindiğine tanık olduk. Ve anne olarak değişiklik bana da her zaman çok iyi geldi. Korkmayın ve o çok istediğiniz yere gitmek için o uçağa binin. Bunların dışında önerileri olanları da yorumlarda veya instagramda sohbete davet ediyorum. 


Sevgilerimle,

Alice

9 Ağustos 2021 Pazartesi

Ana okulu / Kreş seçerken dikkat edilmesi gerekenler


Herkese merhabalar,

Ben oğlum Barış 10 aylıkken çalışmaya başladım. Çok şanslıydım ki annem oğluma bakmak için uzun süre bizde kalmayı, babam da annemsiz kalmayı kabul etti ve yaklaşık 2 yıl oğlum evde bakıldı. Haklarını zaten beni bugünlere getirdikleri için ödeyemeceğim canım ailem, oğlumun da iyiliği için ellerinden gelen her şeyi yaptılar. Ancak Barış 3 yaşına yaklaşırken artık okula gitmesine ve buna artık hazır olduğuna karar verdik.

Okula gitmesine karar verdiğimiz noktada bir yandan yakın çevredeki okulları araştırırken, bir yandan da kendimce bir kriter listesi oluşturmaya başladım. Kapsamlı bir liste bulamadığım için birçok yazı okuyup kendimce detaylı bir liste oluşturdum. Anaokulu / kreş seçerken sizlere de fikir vermesi açısından bu listemi de blogumda paylaşmaya karar verdim.   


Ben araştırdıklarıma dayanarak aşağıdaki gibi bir liste oluşturdum. Bu arada bunların hepsi mutlaka olması gerekenler değil, üstünde düşünülmüş olması gereken şeyler bence. Örneğin benim için okulda şekerli yiyecekler olmaması çok önemliyken, kimi aileler bunu o kadar önemsemeyebilir. Ben kimilerinde parantez içinde kendi fikrimi yazmaya çalışacağım.)

  • Öğretmenlerin eğitim durumu nedir? (Okul öncesi öğretmenliği ya da Çocuk gelişimi mezunu mu?)
  • Okuldaki İngilizce ağırlığı nasıl? İngilizce öğretmeni kim? (Bence önemli)
  • Sınıf mevcutları nedir? Her sınıfta kaç öğretmen ve yardımcı öğretmen bulunuyor?
  • Ders programı/Günlük akış nasıl?
  • Yemek menüsü nasıl? Şekerli yiyecekler, paketli gıdalar var mı? Tabaklar nasıl? (Plastik olmasın) Yiyecekleri nereden temin ediyorlar? Catering mi getiriyor? Okulda mı pişiriliyor? Sabahları yumurta var mı?
  • Okulda merdiven çok mu? Güvenli mi?
  • Eğitim felsefesi ne? Örneğin, Montessori (pembe kule vs), Reggio emilio (ışıklı masa, aynalar, vs), Waldorf (ahşap bebekler, materyaller, vs) gibi felsefeleri benimsiyorlar mı? Okuldaki materyal ve koşullar bu felsefeyi destekliyor mu? (Kimi okullarda benimsediklerini söyledikleri felsefenin materyalleri bile olmuyormuş. Onun için okulları dolaşırken bunlara dikkat etmek isteyebilirsiniz.)
  • Uyku saati/odası var mı? Çarşaf evden mi getiriliyor? Kaç kişi aynı odada uyuyor? (Ben uyku saati olmayan bir okula vermiştim oğlumu.)
  • Okul ve sınıflarda havalandırma yeterince sağlanıyor mu? Nasıl ve ne sıklıkla havalandırılıyor? (Özellikle pandemi döneminden sonra artık bu çok daha iyi anlaşılıyor sanırım.)
  • Bahçe geniş mi? Her gün (kar yağmur demeden) çocukları bahçeye çıkarıyorlar mı? (Bence çıkarılmalı.)
  • Materyaller plastik ağırlıklı mı? Yoksa ahşap mı? 
  • Tuvaletleri nasıl? Kim götürüyor çocukları tuvalete? Kız erkek wc ayrı mı? Çoklu kullanılabilen tuvaletlerde klozet araları paravanla ayrılmış mı? Lavabo mesafesi çocukların boyuna uygun mu? (Bu konuda seçtiğimiz okul benim fikrimi değiştirmişti. Önemli olan okuldaki kişilerin bu konu üzerinde düşünmüş ve en doğrusunu yaptıklarına sizi inandırabilmiş olmaları bence. Bu konuda farklı görüşler var çünkü.)
  • Veli ile iletişim ne şekilde ve ne sıklıkla sağlanıyor? İletişim kişisi kim?
  • Sınıflarda tv/ekran kullanımı var mı? 
  • Alıştırma sürecini nasıl yönetiyorlar? (Bu çok çok önemli bence. Kesinlikle daha kayıt öncesinde konuşulmalı.)
  • Dışarda hazırlanmış/velilerin getirdiği gıdalar kabul ediliyor mu? (Doğum günlerinde vs) (Bence edilmemeli. Bizim okulumuzda malzeme götürülüyor, okulda öğrencilerle birlikte doğum günü keki pişiriyorlar. Dışarıdan süslü pastalar getirilmiyor.)
  • Yılsonu gösterisi yapıyorlar mı? (Biliyorum çok güzel görünüyorlar sahnede ama bir gösteri sahneye koyabilmek için çok uğraşmaları gerekiyor ve strese giriyorlar ence. O yüzden ben gösteri olmamasını tercih ediyorum.)
  • Aşısız çocuk var mı? (Pandemi sürecinde ailesinde covid aşısı olmayan var mı diye bile sorulsa yeri bence. Aşısız bir çocukla çocuğumun aynı sınıfta olmasını istemezdim.)
  • Çocuklar okul dışı gezilere gidiyorar mı? Hangi araçlarla gidiyorlar? Kaç çocukla kaç öğretmen gidiyor? Ne sıklıkla gezi oluyor?
  • Yaşadığınız bölgeye okul servisi var mı?
  • Ücretleri nasıl? Kırtasiye vb. ek ödemeler var mı?

Tabi tüm bunların yanında eğer o okula çocuğunu gönderen velilerin yorumlarını da dinleyebiliyorsanız harika olur. En iyi fikri onlar vereceklerdir çünkü.

Ayrıca 2021 yılında ana okukuna/kreşe başlayacak çocuklar için bir de ve hatta belki de en önemli kriter okulda alınan covid-19 önlemleri ile ilgili olacaktır. Okul ve materyaller ne şekilde ve ne sıklıkla dezenfekte ediliyor mesela?

Barış geçen yıl çok sevdiğimiz, içimize sinen bir anaokuluna devam etti. Tabi ki covid-19 sebebiyle ancak Mart ayına kadar gidebildi. Bu yıl için de aynı okula devam edecekti ancak bu yıl evde bir de yenidoğanımız olduğu için, ben evde olacağım ve çalışmayacağım için, korona dışında diğer bulaşıcı hastalıkların eve gelmesi de miniğimiz için risk oluşturacağı için ve Barış'ın kendisini evden uzaklaştırılmış hissetmesini istemediğimiz için ilk dönem okula göndermeme kararı almıştık. 2021 Mart ayı itibariyle yeniden başladı ve oldukça memnunuz. Önümüzdeki yıl da aynı okulda devam edecek bir aksilik olmazsa.

Bugünlük benden bu kadar. Eğer listeye eklemek istediğiniz başka kriterler de varsa yorumlarda paylaşabilirseniz çok sevinirim. 

Peki siz bu yıl ya da önümüzdeki yıl çocuklarınızı anaokuluna/kreşe gönderiyor musunuz?

Sevgilerimle,
Alice

2 Mayıs 2021 Pazar

Rafine şekersiz, glutensiz bebek keki (+9 ay): Kuru fasülyeli topkek - Mutlaka deneyin!

Herkese merhaba,

Günlerdir blogumda yazmayı düşündüğüm birçok yazı var ama bugün bu keki yaptığımda mutlaka herkesle paylaşmam gerektiğini düşündüm. O yüzden bir tarifle çıktım karşınıza bu defa. Başlıkta “bebek keki” yazdım ama eminim herkes çok sevecek. 



Tarifin orijinali Huzurlu Mutfak’a aitmiş sanırım. Ben Kevser’in Mutfağı versiyonundan esinlenerek bebeğime uygun hale getirdim. Aşağıda vereceğim tarifi ile +9 aylık bebek için uygun. En kısa zamanda tam yumurta ile, kakaolu, tahinli ve daha büyük miktarda yapmayı düşünüyorum. Her türlü çok lezzetli olacağını düşünüyorum. 



Malzemeler:

1 yumurta sarısı

3 yemek kaşığı keçi boynuzu özü 

1-2 yemek kaşığı zeytinyağı

2 tatlı kaşığı keçi boynuzu unu

1 su bardağı iyice haşlanmış, robottan çekilmiş kuru fasülye

Çay kaşığının ucuyla karbonat


Yapılışı:

Fırın 180 dereceye ısıtılır. 

Yumurta sarısı ile keçi boynuzu özü çırpılır. 

Sırayla diğer malzemeler eklenir ve karıştırılıp minik muffin kalıplarına paylaştırılır. 

Yaklaşık 30-40 dk pişirilir. (Bu süre fırınınıza bağlı olarak değişebilir.)



Bebeğiniz varsa bunu, yoksa bahsettiğim diğer versiyonlarını mutlaka deneyin diyorum. Şeker yerine keçi boynuzu özü gayet güzel oldu bence. Ben özellikle 4 yıldır mümkün olduğunca uzak durmaya çalışıyorum şekerden. Size de tavsiye ediyorum. 


Deneyenlerin şimdiden ellerine sağlık. 


Sevgilerimle,

Alice

2 Şubat 2021 Salı

AŞAĞI BAKMAYACAĞIZ

 #kayyumrektöristemiyoruz #kabuletmiyoruzvazgeçmiyoruz #aşağıbakmayacağız 


Herkese merhaba,


İlk kez blogumda böyle bir yazı yazıyorum. 1 aydır ve özellikle Kara Pazartesi olarak Boğaziçi Üniversitesi tarihine geçmiş olan dünkü olaylar karşısında kayıtsız kalamıyorum. Tarih zaten unutmayacak ama blogumda da izi kalsın istiyorum. Boğaziçi Üniversitesi Direnişini konuşalım istiyorum. 



Boğaziçi Üniversitesi mezunuyum ben. Çok uzun yıllardır içindeyken kendimi her zaman en güvende hissettiğim yer oldu kampüsüm  benim için. Yani aslında çok çok derinden hissediyorum tüm olayları. Ama şu an iki çocuğu olan bir anne olarak yazıyorum bu satırlarımı. Çünkü çocuklarımın bu ülkedeki geleceği hakkında, bu ülkenin tüm çocuklarının geleceği hakkında büyük endişe duyuyorum. 


Öncelikle birkaç noktayı netleştirelim. 

Benim tanıdığım Boğaziçi Üniversitesi öğrencisi aklıselimdir. Bilimin peşindedir. Adalet ister. Özgürlük ister. Demokratiktir. Hakkını arar ve iletişim kurarak alır hakkını. Şiddet bilmez. Barışcıldır. Barışı, farklılıklara saygıyı benimser her zaman. Öyle sanıldığı gibi elit, ulaşılması imkansız bir yer falan da değildir. Bir devlet üniversitesidir. Sadece bursuyla geçinmeye çalışan çok öğrenci vardır. Ve ülkenin her yerinden gelir öğrencileri. Parasını verip değil, puanını alıp gelir. Çalışkandır. İnatçıdır.


Boğaziçi Üniversitesi’nde kurumun temel ilkelerine her zaman bağlı kalınmıştır. Boğaziçi Üniversitesi’nde her şeyin öğrenci için olduğu bilinci vardır. Boğaziçi Üniversitesi kampüsünde polisin yeri yoktur. Darbe dönemleri dahil, polis hiç girmemiştir. Çünkü gerekmez. Çünkü Boğaziçi Üniversitesi rektörleri buna her zaman engel olmuştur. Çünkü bilimin yuvasında, bir okulda polisin işi ne? Öyle değil mi?



Normalde rektör atamaları nasıl oluyordu? 

Normalde belli sayıda aday belirlenir, öğretim üyeleri de kendi aralarında seçim yapar. En çok oy alan 3 adayın ismi cumhurbaşkanına gider ve cumhurbaşkanı bu üç adaydan birini -genellikle birinciyi- atar. Boğaziçi Üniversitesi seçimi öylesine önemsemiştir ki atanan kişi 2. ya da 3. sırada seçilen kişi ise Boğaziçi geleneklerine göre istifa eder ki seçimle birinci olarak kazanan rektör atansın.


Peki 2 Ocak 2021’de Melih Bulu’nun atanması ile ne oldu? 

Üniversitenin özerk yapısı hiçe sayıldı. 

Seçim sistemi yok edilmiş oldu. 

Öğretim üyelerinin üniversitenin işleyişine dahil olma hakkı elinden alınmış oldu. 

Bir bilim, bir eğitim kurumu kayyum marifetiyle kontrol altına alınmaya çalışıldı. 

Üniversitenin işleyişini bilmeyen, kurumda öğretim üyesi ol(a?)mamış birisi tepeden inme kayyum olarak gönderilmiş oldu. 

Ve bu kişi kurumu o kadar tanımamış ki, polisi kampüse soktu.


Peki şimdi neler oluyor?

1 aydır her gün öğretim üyeleri kar yağmur demeden rektörlük binasına sırtını dönüp eylemlerini sürdürüyor. 

1 aydır her gün öğrenciler toplanıp danslarla, posterlerle ve sosyal medyada eylemlerini sürdürüyor. 

1 aydır sivil polisler kampüsü ve semti abluka altına almış durumda. 

Pırıl pırıl gençler barışçıl eylemlerinde şiddet görüyor ve gözaltına alınıyor. 



Melih Bulu’nun kişisel ya da akademik başarı ya da başarısızlıkları ile ilgili değil bu durum. Bu isyan rektörlük seçim sisteminin ve üniversitelerin özerk yapısının ortadan kaldırılması ile ilgili. Olay sadece Melih Bulu’nun istifa etmesi değil. O istifa etse ve yerine yine tepeden başka biri atansa yine sorun devam ediyor olacak. Melih Bulu daha fazla kara leke bırakmadan istifa etmeli ve rektör seçim ile belirlenmelidir. 


Üniversitelerin özerk olması neden gerekli?

Üniversitede bilim yapılır. Devlet tarafından fonlanıyor olsa bile kontrol ya da manipüle edilemez. Edilirse bilim üretilemez. Amaç zaten eğitimi köreltmek ve yok etmekse çok başarılı bir adım. Bravo. Ama bilim üretmeyen toplumlar yok olmaya mahkumdur. Yok olmak isteyen var mı?


Peki 1 Şubat 2021’de ne oldu?





Olay öyle bir boyuta geldi ki saçma sapan şeyler olmaya başladı. 

Okulun kendi içinde çözebileceği küçük sorunlar (sergi olayı) sivil polisler yüzünden büyümeye başladı. 

Gencecik çocuklar sadece basın açıklaması yapmak için toplanacakken topluca göz altına alınmaya başladı. 

Öğrenciler kampüse hapsedildiler. 

Keskin nişancılar okulun kapısını gören bir binanın çatısına yerleştirildiler. Keskin nişancılar!



Kalen tutan parmaklara karşı keskin nişancılar ve sopalı güvenlik görevlileri!


Boğaziçi Direnişi neden bu kadar önemli? 

Boğaziçi Üniversitesi’nde vuku bulmakla birlikte bu olay tüm Türkiye’nin geleceğini etkileyecek tarihi bir olaydır.  Rektörlerin, üniversite paydaşlarının hiçbir katılımı olmadan tepeden atanması gelişmiş ülkelerde/başarılı üniversitelerde görülen bir uygulama değildir. Bu atamayı kabul etmek bundan sonra ülkedeki tüm üniversitelere tepeden kayyum atanacak demek. Bu atamayı kabul etmek ülkemizin geleceğine ket vurmak demek. Bu direniş ülkesini seven her vatandaş tarafından desteklenmelidir. 

  • Öğrenciler derhal serbest bırakılmalıdır. 
  • Polis derhal kampüsü terk etmelidir. 
  • Melih Bulu derhal özür dilemeli ve istifa etmelidir. 
  • Üniversiteler özerk bırakılmalı ve seçim sistemi derhal yeniden işletilmelidir. 

#kayyumrektöristemiyoruz #kabuletmiyoruzvazgeçmiyoruz #aşağıbakmayacağız 



Bu yazıdaki görseller @bogazicidirenisi ve @radyobogazici instagram hesaplarına aittir. 


Aşağıdaki linkte direnişin kronolojisini bulabilirsiniz. İlk günden itibaren gün gün olayları yazıyorlar. Ve güncelliyorlar. 

https://sivilalanarastirmalari.org.tr/kronoloji/?s=09





Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...