- Öğretmenlerin eğitim durumu nedir? (Okul öncesi öğretmenliği ya da Çocuk gelişimi mezunu mu?)
- Okuldaki İngilizce ağırlığı nasıl? İngilizce öğretmeni kim? (Bence önemli)
- Sınıf mevcutları nedir? Her sınıfta kaç öğretmen ve yardımcı öğretmen bulunuyor?
- Ders programı/Günlük akış nasıl?
- Yemek menüsü nasıl? Şekerli yiyecekler, paketli gıdalar var mı? Tabaklar nasıl? (Plastik olmasın) Yiyecekleri nereden temin ediyorlar? Catering mi getiriyor? Okulda mı pişiriliyor? Sabahları yumurta var mı?
- Okulda merdiven çok mu? Güvenli mi?
- Eğitim felsefesi ne? Örneğin, Montessori (pembe kule vs), Reggio emilio (ışıklı masa, aynalar, vs), Waldorf (ahşap bebekler, materyaller, vs) gibi felsefeleri benimsiyorlar mı? Okuldaki materyal ve koşullar bu felsefeyi destekliyor mu? (Kimi okullarda benimsediklerini söyledikleri felsefenin materyalleri bile olmuyormuş. Onun için okulları dolaşırken bunlara dikkat etmek isteyebilirsiniz.)
- Uyku saati/odası var mı? Çarşaf evden mi getiriliyor? Kaç kişi aynı odada uyuyor? (Ben uyku saati olmayan bir okula vermiştim oğlumu.)
- Okul ve sınıflarda havalandırma yeterince sağlanıyor mu? Nasıl ve ne sıklıkla havalandırılıyor? (Özellikle pandemi döneminden sonra artık bu çok daha iyi anlaşılıyor sanırım.)
- Bahçe geniş mi? Her gün (kar yağmur demeden) çocukları bahçeye çıkarıyorlar mı? (Bence çıkarılmalı.)
- Materyaller plastik ağırlıklı mı? Yoksa ahşap mı?
- Tuvaletleri nasıl? Kim götürüyor çocukları tuvalete? Kız erkek wc ayrı mı? Çoklu kullanılabilen tuvaletlerde klozet araları paravanla ayrılmış mı? Lavabo mesafesi çocukların boyuna uygun mu? (Bu konuda seçtiğimiz okul benim fikrimi değiştirmişti. Önemli olan okuldaki kişilerin bu konu üzerinde düşünmüş ve en doğrusunu yaptıklarına sizi inandırabilmiş olmaları bence. Bu konuda farklı görüşler var çünkü.)
- Veli ile iletişim ne şekilde ve ne sıklıkla sağlanıyor? İletişim kişisi kim?
- Sınıflarda tv/ekran kullanımı var mı?
- Alıştırma sürecini nasıl yönetiyorlar? (Bu çok çok önemli bence. Kesinlikle daha kayıt öncesinde konuşulmalı.)
- Dışarda hazırlanmış/velilerin getirdiği gıdalar kabul ediliyor mu? (Doğum günlerinde vs) (Bence edilmemeli. Bizim okulumuzda malzeme götürülüyor, okulda öğrencilerle birlikte doğum günü keki pişiriyorlar. Dışarıdan süslü pastalar getirilmiyor.)
- Yılsonu gösterisi yapıyorlar mı? (Biliyorum çok güzel görünüyorlar sahnede ama bir gösteri sahneye koyabilmek için çok uğraşmaları gerekiyor ve strese giriyorlar ence. O yüzden ben gösteri olmamasını tercih ediyorum.)
- Aşısız çocuk var mı? (Pandemi sürecinde ailesinde covid aşısı olmayan var mı diye bile sorulsa yeri bence. Aşısız bir çocukla çocuğumun aynı sınıfta olmasını istemezdim.)
- Çocuklar okul dışı gezilere gidiyorar mı? Hangi araçlarla gidiyorlar? Kaç çocukla kaç öğretmen gidiyor? Ne sıklıkla gezi oluyor?
- Yaşadığınız bölgeye okul servisi var mı?
- Ücretleri nasıl? Kırtasiye vb. ek ödemeler var mı?
9 Ağustos 2021 Pazartesi
Ana okulu / Kreş seçerken dikkat edilmesi gerekenler
2 Mayıs 2021 Pazar
Rafine şekersiz, glutensiz bebek keki (+9 ay): Kuru fasülyeli topkek - Mutlaka deneyin!
Herkese merhaba,
Günlerdir blogumda yazmayı düşündüğüm birçok yazı var ama bugün bu keki yaptığımda mutlaka herkesle paylaşmam gerektiğini düşündüm. O yüzden bir tarifle çıktım karşınıza bu defa. Başlıkta “bebek keki” yazdım ama eminim herkes çok sevecek.
Tarifin orijinali Huzurlu Mutfak’a aitmiş sanırım. Ben Kevser’in Mutfağı versiyonundan esinlenerek bebeğime uygun hale getirdim. Aşağıda vereceğim tarifi ile +9 aylık bebek için uygun. En kısa zamanda tam yumurta ile, kakaolu, tahinli ve daha büyük miktarda yapmayı düşünüyorum. Her türlü çok lezzetli olacağını düşünüyorum.
Malzemeler:
1 yumurta sarısı
3 yemek kaşığı keçi boynuzu özü
1-2 yemek kaşığı zeytinyağı
2 tatlı kaşığı keçi boynuzu unu
1 su bardağı iyice haşlanmış, robottan çekilmiş kuru fasülye
Çay kaşığının ucuyla karbonat
Yapılışı:
Fırın 180 dereceye ısıtılır.
Yumurta sarısı ile keçi boynuzu özü çırpılır.
Sırayla diğer malzemeler eklenir ve karıştırılıp minik muffin kalıplarına paylaştırılır.
Yaklaşık 30-40 dk pişirilir. (Bu süre fırınınıza bağlı olarak değişebilir.)
Bebeğiniz varsa bunu, yoksa bahsettiğim diğer versiyonlarını mutlaka deneyin diyorum. Şeker yerine keçi boynuzu özü gayet güzel oldu bence. Ben özellikle 4 yıldır mümkün olduğunca uzak durmaya çalışıyorum şekerden. Size de tavsiye ediyorum.
Deneyenlerin şimdiden ellerine sağlık.
Sevgilerimle,
Alice
2 Şubat 2021 Salı
AŞAĞI BAKMAYACAĞIZ
Herkese merhaba,
İlk kez blogumda böyle bir yazı yazıyorum. 1 aydır ve özellikle Kara Pazartesi olarak Boğaziçi Üniversitesi tarihine geçmiş olan dünkü olaylar karşısında kayıtsız kalamıyorum. Tarih zaten unutmayacak ama blogumda da izi kalsın istiyorum. Boğaziçi Üniversitesi Direnişini konuşalım istiyorum.
Boğaziçi Üniversitesi mezunuyum ben. Çok uzun yıllardır içindeyken kendimi her zaman en güvende hissettiğim yer oldu kampüsüm benim için. Yani aslında çok çok derinden hissediyorum tüm olayları. Ama şu an iki çocuğu olan bir anne olarak yazıyorum bu satırlarımı. Çünkü çocuklarımın bu ülkedeki geleceği hakkında, bu ülkenin tüm çocuklarının geleceği hakkında büyük endişe duyuyorum.
Öncelikle birkaç noktayı netleştirelim.
Benim tanıdığım Boğaziçi Üniversitesi öğrencisi aklıselimdir. Bilimin peşindedir. Adalet ister. Özgürlük ister. Demokratiktir. Hakkını arar ve iletişim kurarak alır hakkını. Şiddet bilmez. Barışcıldır. Barışı, farklılıklara saygıyı benimser her zaman. Öyle sanıldığı gibi elit, ulaşılması imkansız bir yer falan da değildir. Bir devlet üniversitesidir. Sadece bursuyla geçinmeye çalışan çok öğrenci vardır. Ve ülkenin her yerinden gelir öğrencileri. Parasını verip değil, puanını alıp gelir. Çalışkandır. İnatçıdır.
Boğaziçi Üniversitesi’nde kurumun temel ilkelerine her zaman bağlı kalınmıştır. Boğaziçi Üniversitesi’nde her şeyin öğrenci için olduğu bilinci vardır. Boğaziçi Üniversitesi kampüsünde polisin yeri yoktur. Darbe dönemleri dahil, polis hiç girmemiştir. Çünkü gerekmez. Çünkü Boğaziçi Üniversitesi rektörleri buna her zaman engel olmuştur. Çünkü bilimin yuvasında, bir okulda polisin işi ne? Öyle değil mi?
Normalde rektör atamaları nasıl oluyordu?
Normalde belli sayıda aday belirlenir, öğretim üyeleri de kendi aralarında seçim yapar. En çok oy alan 3 adayın ismi cumhurbaşkanına gider ve cumhurbaşkanı bu üç adaydan birini -genellikle birinciyi- atar. Boğaziçi Üniversitesi seçimi öylesine önemsemiştir ki atanan kişi 2. ya da 3. sırada seçilen kişi ise Boğaziçi geleneklerine göre istifa eder ki seçimle birinci olarak kazanan rektör atansın.
Peki 2 Ocak 2021’de Melih Bulu’nun atanması ile ne oldu?
Üniversitenin özerk yapısı hiçe sayıldı.
Seçim sistemi yok edilmiş oldu.
Öğretim üyelerinin üniversitenin işleyişine dahil olma hakkı elinden alınmış oldu.
Bir bilim, bir eğitim kurumu kayyum marifetiyle kontrol altına alınmaya çalışıldı.
Üniversitenin işleyişini bilmeyen, kurumda öğretim üyesi ol(a?)mamış birisi tepeden inme kayyum olarak gönderilmiş oldu.
Ve bu kişi kurumu o kadar tanımamış ki, polisi kampüse soktu.
Peki şimdi neler oluyor?
1 aydır her gün öğretim üyeleri kar yağmur demeden rektörlük binasına sırtını dönüp eylemlerini sürdürüyor.
1 aydır her gün öğrenciler toplanıp danslarla, posterlerle ve sosyal medyada eylemlerini sürdürüyor.
1 aydır sivil polisler kampüsü ve semti abluka altına almış durumda.
Pırıl pırıl gençler barışçıl eylemlerinde şiddet görüyor ve gözaltına alınıyor.
Melih Bulu’nun kişisel ya da akademik başarı ya da başarısızlıkları ile ilgili değil bu durum. Bu isyan rektörlük seçim sisteminin ve üniversitelerin özerk yapısının ortadan kaldırılması ile ilgili. Olay sadece Melih Bulu’nun istifa etmesi değil. O istifa etse ve yerine yine tepeden başka biri atansa yine sorun devam ediyor olacak. Melih Bulu daha fazla kara leke bırakmadan istifa etmeli ve rektör seçim ile belirlenmelidir.
Üniversitelerin özerk olması neden gerekli?
Üniversitede bilim yapılır. Devlet tarafından fonlanıyor olsa bile kontrol ya da manipüle edilemez. Edilirse bilim üretilemez. Amaç zaten eğitimi köreltmek ve yok etmekse çok başarılı bir adım. Bravo. Ama bilim üretmeyen toplumlar yok olmaya mahkumdur. Yok olmak isteyen var mı?
Peki 1 Şubat 2021’de ne oldu?
Olay öyle bir boyuta geldi ki saçma sapan şeyler olmaya başladı.
Okulun kendi içinde çözebileceği küçük sorunlar (sergi olayı) sivil polisler yüzünden büyümeye başladı.
Gencecik çocuklar sadece basın açıklaması yapmak için toplanacakken topluca göz altına alınmaya başladı.
Öğrenciler kampüse hapsedildiler.
Keskin nişancılar okulun kapısını gören bir binanın çatısına yerleştirildiler. Keskin nişancılar!
Kalen tutan parmaklara karşı keskin nişancılar ve sopalı güvenlik görevlileri!
Boğaziçi Direnişi neden bu kadar önemli?
Boğaziçi Üniversitesi’nde vuku bulmakla birlikte bu olay tüm Türkiye’nin geleceğini etkileyecek tarihi bir olaydır. Rektörlerin, üniversite paydaşlarının hiçbir katılımı olmadan tepeden atanması gelişmiş ülkelerde/başarılı üniversitelerde görülen bir uygulama değildir. Bu atamayı kabul etmek bundan sonra ülkedeki tüm üniversitelere tepeden kayyum atanacak demek. Bu atamayı kabul etmek ülkemizin geleceğine ket vurmak demek. Bu direniş ülkesini seven her vatandaş tarafından desteklenmelidir.
- Öğrenciler derhal serbest bırakılmalıdır.
- Polis derhal kampüsü terk etmelidir.
- Melih Bulu derhal özür dilemeli ve istifa etmelidir.
- Üniversiteler özerk bırakılmalı ve seçim sistemi derhal yeniden işletilmelidir.
#kayyumrektöristemiyoruz #kabuletmiyoruzvazgeçmiyoruz #aşağıbakmayacağız
Bu yazıdaki görseller @bogazicidirenisi ve @radyobogazici instagram hesaplarına aittir.
Aşağıdaki linkte direnişin kronolojisini bulabilirsiniz. İlk günden itibaren gün gün olayları yazıyorlar. Ve güncelliyorlar.
https://sivilalanarastirmalari.org.tr/kronoloji/?s=09