9 Mayıs 2016 Pazartesi

Bloggerlar Okuyor Mayıs 2016 kitabını seçiyoruz!


Herkese merhabalar,

Geçtiğimiz ay bir Bloggerlar Okuyor etkinliği başlatmış ve George Orwell’in1984 isimli kitabını okumuştuk. (Etkinliğimizle ilgili detaylı bilgi için buraya göz atabilirsiniz.) Mayıs 2016 için okuyacağımız kitabı birlikte seçelim istiyoruz ve işte soruyoruz:

J. R. R. Tolkien’dan Hobbit mi yoksa William Golding’den Sineklerin Tanrısı mı?


Etkinliğimize katılmak isteyen sevgili arkadaşlar,

15 Mayıs Pazar gününe kadar hangi kitabı okumayı tercih ettiğinizi bu yazının altına yorum olarak yazabilirseniz çok sevinirim. Ayrıca bu yazıyı paylaşarak etkinliğimizi daha çok kişiye duyurmamıza yardımcı olursanız harika olur ^^

Tercihlerinizi merakla bekliyorum ^^ 

Sevgilerimle,
Alice

Güncelleme: Seçilen kitap 4'e 7 oyla Sineklerin Tanrısı oldu ^^ Haydi okumaya ;)

4 Mayıs 2016 Çarşamba

Kitap Yorumu 2 ­| 1984 - George Orwell (Bloggerlar Okuyor Nisan 2016)

Bin Dokuz Yüz Seksen Dört (1984) - George Orwell

Herkese merhabalar,

Bloggerlar okuyor yazımda bir kitap okuma etkinliği başlattığımızı ve ilk olarak George Orwell'den 1984 isimli romanı okuyup yorumlayacağımızı duyurmuştum. Normalde Nisan ayının son günü tüm katılan arkadaşlar bloglarında paylaşacaktı ve kimi arkadaşlarımız bunu yaptı bile ^^ Ben kitabı okumuş olmama rağmen blog yazısını yazmaya vakit bulamadığımdan bugüne sarktı. Şule de gecikeceğini söyleyince bu defalık tarihi bir süre uzatmaya karar verdik. Eğer katılmak isterseniz 1984 kitap yorumlarınızı 10 Mayıs'a kadar bloglarınızda yayınlamanızı bekliyoruz. Bloglarınızda yazdığınız yorumun linkini bu yazıya yorum olarak bırakmayı, ve bu yazının sonunda benim paylaşacağım tüm linkleri (Linkler 10 Mayıs gecesi son kez güncellenecektir.) kendi yazılarınızda paylaşmayı lütfen unutmayın ki hepimiz tüm kitap yorumlarından haberdar olalım ^^

Şimdi gelelim benim yorumuma ^^


Orijinal Adı: Nineteen Eighty-Four (1949)
Okuduğum Yayınevi: Can Yayınları, Mart 2015
Sayfa Sayısı: 350
Puan: 9/10

Ben bu kitabı yaklaşık 8 yıl önce, yazarın Hayvan Çiftliği isimli kitabını okuduktan sonra okumaya karar vermiş ve politik öğeler içeren bir distopya olmasından dolayı da sıkılabileceğimi düşünerek erteleyip durmuştum. Şimdi, kitabı okuduktan sonra, diyorum ki "İyi ki bu etkinliği yapmışız ve kendimi bu kitabı okumaya teşvik etmişim." 

Kitabı henüz okumayanlar için mümkün olduğunca spoiler vermeden konusunu şöyle özetleyebilirim: Bireyselliğin olmadığı, yönetimin geçmiş, şimdi ve geleceği kontrol altında tuttuğu, düşünmenin suç olduğu, savaşın barış, özgürlüğün kölelik, cahilliğin de güç olduğu, ve insanların zihinlerinin bile sürekli denetlendiği karı-koca, anne-baba-çocuk ilişkilerinin yerle bir edildiği bir dünya düzeni, ve bu dünyada yaşayan bir garip Winston Smith'in hikayesi. 67 yıl önce yazılmış olmasına rağmen hala güncelliğinden hiçbir şey kaybetmemiş bir kurgu. Ben okurken o kadar çok yerde "Nasıl ya? Ama bu bugün zaten oluyor!" diyerek okudum ki. George Orwell'e bir kez daha saygı duydum.


Can Yayınları'ndan çıkan 50. basım kitabı okudum ben. Birkaç yerde bariz yazım hataları gözüme çarptı. Normalde Can Yayınları'nda hatalı basıma pek rastlamadığım için şaşırmış olsam da genel olarak çevirisini beğendiğimi söyleyebilirim. Ara sıra terimleri orijinalinden de kontrol ettim ;)

Okumayanlar mutlaka okumalı diyor ve spoiler vermekden korkmayacağım bölüme geçiyorum.

Yazının bundan sonrası spoiler içerebilir!


1984 benim için ikinci bir Kırmızı Pazartesi vakasıydı diyebilirim. İnsan bir kitabın distopya olduğunu bilir de sonuna kadar umutla okur mu?! O nasıl boğucu bir dünyadır öyle! O dünyada ben kesinlikle bir proleter olmayı tercih ederdim. Bir saniye! Ben o dünyada olmayı kesinlikle istemezdim! Ne demek bir çocuğun anne-babasını ihbar etmesi, ne demek geçmişin değiştirilmesi, ne demek sevmenin, sevişmenin, onu bırak düşünmenin suç olması. Canım sıkıldı, sinirlerim bozuldu. Hep bir umutla Winston'ın ikna olmadan ölmesini bile istedim. Son nefesinde 2 kere 2 dört eder demesini bekledim. Yazık :(



(Fotoğraftaki nail art için Monochrome Paris Nail Art yazıma göz atabilirsiniz.)

Kitapta işartelediğim bölümler:

1. İki Dakika Nefret2in en korkunç yanı, insanın katılmak zorunda olması değil, katılmaktan kendini alamamasıydı. (s. 38)
2. Geçmişi denetim altında tutan, geleceği de denetim altında tutar; şimdiyi denetim altında tutan, geçmişi de denetim altında tutar. (s. 59)
3. Parti, gözlerinizle gördüğünüze, kulaklarınızla duyduğunuza inanmamanızı söylüyordu. Bu onların en temel, en can alıcı buyruğuydu. (s. 106)
4. Özgürlük, iki kere iki dört eder diyebilmektir. Buna izin verilirse, arkası gelir. (s. 106)
5. Her gün Londra’nın tepesine inen tepkili bombalar, olasılıkla, “sırf halka korku vermek için” Okyanusya Hükümeti tarafından atılıyordu. (s. 183)
6. Parti’nin dünya görüşü, onu hiç anlayamayan insanlara çok daha kolay dayatılıyordu. Gerçekliğin en açık biçimde çarpıtılması böylelerine daha kolay benimsetilebiliyordu, çünkü kendilerinden istenenin iğrençliğini hiçbir zaman kavrayamadıkları gibi, toplumsal olaylarla yeterince ilgilenmedikleri için neler olup bittiğini de göremiyorlardı. Hiçbir şey kavrayamadıkları için hiçbir zaman akıllarını kaçırmıyorlardı. (s. 186)
7. Savaşın asıl yaptığı, yok etmektir; ama ille de insanları yok etmesi gerekmez, insan emeğinin ürünlerini de yok eder. (…) Silah yapımı, tüketilebilecek herhangi bir şey üretmeksizin işgücünü kullanmanın uygun bir yoludur. (s. 221)
8. Savaş gerekli yıkımı sağlamakla kalmaz, aynı zamanda bu yıkımı psikolojik bakımdan kabul edilebilir bir biçimde sağlar. (s. 222)
9. Felsefede, dinde, ahlakta ya da politikada iki kere iki beş edebilirdi, ama iş bir top ya da uçağın yapımına geldi mi, iki kere iki dört etmek zorundaydı. (…) Güçlü olmak için geçmişten dersler çıkarmak, bunu için de geçmişte olup bitenleri iyi bilmek gerekiyordu. Hiç kuşkusuz, gazeteler ve tarih kitapları her zaman yanlı ve yanıltıcıydı, ama bugün uygulanan çarpıtmalar söz konusu değildi. (s. 228)
10. En iyi kitaplar insanlar zaten bildiklerini söyleyen kitaplardır. (s. 231)
11. Saptandıkları zaman kesin ölüm demek olan düşünceler ve davranışlar resmi olarak yasaklanmamıştır ve ardı arkası kesilmeyen temizlikler, tutuklamalar, işkenceler, hapse atmalar ve buharlaştırmalar gerçekten suç işlemiş olan kişileri cezalandırmak için değil, ileride suç işleyebileceği düşünülen kişileri yok etmek amacıyla uygulanır. (s. 242)
12. Parti, iktidarda olmayı, yalnızca kendi çıkarı için istiyor. Başkalarının iyiliği bizim umurumuzda değil; bizi ilgilendiren yalnızca iktidardır. (s. 298)
13. Parti ne denli güçlenirse, o ölçüde hoşgörüsüzleşecek. (s. 303)
14. Zekilik kadar aptallık da gerekliydi, ama aptalca davranmak zekice davranmak kadar zordu. (s. 315)

Sevgilerimle,
Alice

Etkinliğe katılan bloglar:

2. Şule Uzundere (Henüz yazısını yayınlamadı.)
4. Cahil Okur (Henüz yazısını yayınlamadı.)
5. Kitabımın Bir Sayfası
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...