28 Nisan 2016 Perşembe

Kitap Yorumu 1 | Kırmızı Pazartesi - Gabriel Garcia Marquez


Herkese merhabalar,

Bugün sizlerle geçenlerde kapağından esinlenerek nail art yaptığım, işleneceğini herkesin bildiği ancak engel olmak için kimsenin bir şey yapmadığı bir cinayetin öyküsünü paylaşacağım. Gabriel Garcia Marquez’den Kırmızı Pazartesi:

Orijinal Adı: Cronica de una muerte anunciada (1981)
Aldığı ödül: 1982 Nobel Edebiyat Ödülü
Okuduğum Yayınevi: Can Yayınları, Ekim 2015
Sayfa Sayısı: 107
Puan: 8/10


Spoiler verdim diye düşünmeyin, spoiler değil bu bilgi. Daha ilk cümleden Santiago Nasar'ın o gün öldürüleceği bilgisini veriyor Gabriel Garcia Marquez okuyucularına. Kitapta o gün o kasabada yaşayanların ifadelerine de yer verilerek anlatılmış adım adım cinayete giden bir olay örgüsü okuyoruz.


Bu kitap benim Gabriel Garcia Marquez'den okuduğum ilk kitaptı. Aslında Büyülü Gerçekçilik (Magical Realism) akımına ait bir eser okumak istiyordum. Ama başlangıç olarak bu kitabı okumak da diğer kitaplarına olan merakımı arttırdı diyebilirim. Yazarın Yüzyıllık Yalnızlık başta olmak üzere diğer kitaplarını da okumak istiyorum. Eğer okuduklarınız ya da tavsiyeleriniz varsa lütfen benimle paylaşın ^^ Sıradaki Marquez kitabım hangisi olsun? 


Spoiler vermeden bu kitapla söylemek istediklerimi nasıl anlatırım bilmiyorum. Kitabın sonunda ne olacağı zaten en başından biliniyor, ama yine de kitabı okuma niyetiniz varsa yazının bundan sonrasını şimdilik okumayın. Zaten kısacık ve kolaylıkla okunabilecek bir kitap. Hemen kapıp okuyun ve sonra gelin hakkında sohbet edelim.

Bu arada, ki kitabın kapağından esinlenerek yaptığım nail art tasarımıma da Kırmızı Pazartesi Nail Art yazımdan ulaşabilirsiniz.

Yazının buradan sonrası spoiler içerir!


Kırmızı Pazartesi bir namus öyküsü. Ortada işlendiği iddia edilen bir suç, suçluyu cezalandırma niyetinde olan ve bu niyetlerini önlerine gelen herkesle paylaşan kişiler ve işleneceğini bildikleri bu cinayeti durdurmak için hiçbir şey yapmayan bir halk var. Angela Vicario görkemli bir düğünle Bayardo San Roman'la evlendiği gece bakire olmadığı için babasının evine geri gönderilir. İkiz abileri (Pablo ve Pedro Vicario) buna sebep olan kişinin Santiago Nasar olduğunu öğrendiklerinde namuslarını temizlemek için onu öldürmeleri gerektiğine karar verirler. Ancak resmen biri engel olsun diye herkese duyururlar. Kimisi ikizlerin adam öldüremeyecek kadar iyi kalpli olduklarını düşündüğünden, kimisi şaka yaptıklarını düşünüp inanmadığından, kimisi cesaret gösterip Santiago Nasar'a söyleyemediğinden, kimisi de ellerinden bıçakları alınınca başka bıçak bulabileceklerini akıl etmeyip olayı çözdüğünü sandığından bir şekilde engel olmuyorlar.

Bu kitabı okurken insanlığımı sorguladım ben. "O kanlı pazartesi günü, o kasabanın sakinlerinden biri olsaydım ben ne yapardım acaba?" diye düşündüm durdum. Adamın öleceğini bile bile elimden hiçbir şey gelmemesine üzüldüm. İnsanlar bu kadar duyarsız, bu kadar umursamaz olabilir mi diye düşündüm. Ama ne yazık ki namus cinayetlerinin hala devam ettiği bir dünyada gerçekten de mümkün bu.

Kitaptan dikkatimi çeken ifadeler ise şöyle:

1. Kız kardeşim, sanki kız doğmuş gibi bir sessizlik olduğunu hissetmişti.
2. “Her zaman ölüden yana olmak gerek” demişti o da.
3. “Uyandığımda onunla evleneceğimi bana hatırlatın.”
4. “Aşk da öğrenilir.”
5. “Hiç gelmese daha da sevinirdim ama gelinliğimi giymiş olarak ortada kalmaya dayanamazdım.”
6. “Tıpkı iki çocuğa benziyorlardı.” demişti bana. Ve bu düşünce onu korkutmuştu, çünkü ancak çocukların her şeyi yapabileceklerini düşünürdü hep.
7. Bana bir önyargı verin, dünyayı yerinden oynatayım.

Sevgiler,
Alice


(I didn’t want to delay this post any more, so I’m sharing it without English translation. When I have time, I’ll be translating it to English, too. And your comments saying that you want to read it asap might encourage me to speed up my translation process ^^ Love) 

4 yorum:

  1. İlk kitap yorumun mu bu? Ama çok güzel yazmışsın. Yazını zevkle okudum. Devamını bekliyor olacağım :-)

    Kırmızı Pazartesi'yi yıllar önce okumuştum. Kitabı sevdiğimi hatırlıyorum ama aklımda çok detay kalmamış. Yazarın Yüzyıllık Yalnızlık kitabını mutlaka okumalısın. Çok güzel bir kitaptır. Seveceğini düşünüyorum.

    Bu arada fotoğraf çekme özürlü biri olarak çektiğin fotoğraflara da bayıldım. Ne iyi yaptın kitap yazmaya başlayarak :-)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim canım. Yüzyıllık Yalnızlık'ı mutlaka okuyacağım. (Büyük ihtimalle bu yaz) Ama onun öncesinde okunması gereken başka bir kitaptan bahsedildiğini duymuştum ama adını hatırlayamıyorum :/

      Sil
  2. Aksiyonu az olmasına rağmen akıcı ve kaliteli bir kitap. Buruk bir keyifle okumuştum. Çok güzel, ayrıntılı bir değerlendirme yapmışsın. Blogunu takibe aldım, bana da beklerim canım ❤

    YanıtlaSil
  3. Yüzyıllık Yalnızlık elbette iyi seçim. Ama Kolera Günleri'nde Aşk'la başlamak daha iyi olur bence..

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...